Anasayfa » Kahve ve Osmanlı ‘nın Yükselişi ve Çöküşü

Kahve ve Osmanlı ‘nın Yükselişi ve Çöküşü

admin

Kahve ve Osmanlı ‘nın Yükselişi ve Çöküşü

Kahve, Türkler ve Türklerin kahve kültürleri… Zaman içerisinde kahvaltı öncesi, kahvaltı sonrası, ikindi vakti, akşam kahvesi, gecelerin vazgeçilmez ortağı olarak hayatımızda yerini alan Türk kahvesi

Avrupa gezilerimizde, nerelisin sorusuna verilen “Türkiye” yanıtına ithafen gelen “Ah! Atatürk” veya “Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş…” veya “İstanbul!” ifadesinin kardeşi niteliğinde dudaklardan dökülen büyülü içecek: “Türk Kahvesi”.

Hikâyesini hepimiz bir noktada duyduk. Sevdik ve benimsedik. Peki, bu efsunlu kahvenin Türkiye ile özleşmesinden önce kendisi kadar muhteşem bir tarihe sahip olan dönemin büyük imparatorluğu Osmanlı Devleti üzerindeki etkileri neydi?

Kahve ve Osmanlı

1536 senesinde Osmanlı İmparatorluğu Yemen’de bulunan kahve plato alanlarını kendi yetki sınırlarına aldıktan sonra Osmanlı’nın katkıları ile kahve ticareti gelişmeye devam etti. Bu dönemde Yemen valisi Özdemir Paşa’nın saraya kahve getirmesi ile sarayda kahve tüketimi de başlamış oluyordu. Dönemin en değerli ve popüler ürünlerinden olan bu çekirdekler Osmanlı aracılığı ile Avrupa ülkelerine ithal ediliyordu. Kahve işi dönemin ana kar kaynağıydı ve Osmanlılar da bu bitkinin yetiştirilmesi hususundaki tekellerini sıkıca koruyorlardı. Hatta Osmanlı’nın kahve için dünyaya açılan bir kapı olduğunu iddia edersek ileri gitmiş olmayız. Zira 1669 senesinde 4. Mehmet tarafından Paris’e yollanan elçi Süleyman Ağa’nın Fransa’ya çuvallarla kahve götürdüğü dahi biliniyor.

16 ve 17. Yy.’lar Türk kahvesinin ve Türklerin yüzyıllarıydı. Kahvenin popülerliği tüm kıtalara yayılıyor ve Osmanlı da bu kıtaları yönetiyordu. Osmanlı’nın en parlak olduğu bu dönemleri kahveden bağımsız yorumlamak bu sebepledir ki, mümkün değildir.

Üstelik Osmanlı’nın iç işleri ve ilişkileri de kahve bağı ile şekillenmekteydi. İlk kahvehane, 1544 senesinde Tahtakale’de açılmıştı ve bu dönem “Süleyman The Magnificent” veya “Muhteşem Süleyman” veya “Kanuni Sultan Süleyman” diye anılan ve Osmanlı’ya en güçlü devrini yaşatan padişah dönemine denk gelmiştir.

Kahve Osmanlı tebaasında, sohbetlerin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti. Halk, bu içeceğin ışığında bir araya gelir sohbet eder, dedikodu yapar, alışverişlerini ve siyaseti konuşurlardı. Bu kültürün, günümüz Türkiye’sinde devam ettiğini söylersek yanılmış olmayız elbette.

“Muhteşem Süleyman” döneminin “muhteşem içeceğinin” bıraktığı lezzet kadar servis ediliş şekli de önemliydi. Kahvenin yanında birçok tatlı ve şekerleme ikram edilirdi. Daha üst bir sınıftan iseniz, -yönetici, toprak ağası, tüccar gibi- bu durumda altın veya elmas gibi değerli taşlarla süslenmiş küçük fincanlarda servis edilirdi. Bu, kahvenin göz doldurması açısından da oldukça önemliydi.

Osmanlı Kültüründe Cezve

Cezve ile demlenen kahve Türklere özgüdür. Osmanlı kültüründe cezve ile demlenen kahve ile birlikte lokum ikram edilirdi. Kahve servisinde en önemli şeylerden biri de kahve fincanıydı. Görünüm açısından zarif fincanların tercih edildiği bilinmektedir.

Bu fincanların, ağız çapı 4-7 cm, yüksekliği ise 4-6 cm civarındadır. Görüldüğü üzere Osmanlı en şaşalı dönemlerini yaşarken, kahve de hem hazırlanış hem sunuş hem de eşlikçileri açısından en dolu dönemini yaşıyordu.

Osmanlıların kahveye addettiği bu önem bazı kaynaklarda “Eşler, eve yeterli miktarda kahve getiremezse, karılarının onları boşama hakkı olurdu.” Diye de yer etmiştir. Elbette elimizde bu konuda alınmış bir kadı kararı olmamakla beraber hem tebaa hem de yönetici sınıfının kahveye yönelik bu düşkünlüğü, yükselen Osmanlı’da krizlere sebep olmuştur.

Kahve ve Osmanlı Yasaklar Dönemi

Kahve, Osmanlı’da farklı dönemlerde tam dört kere yasaklanmıştır. İlk etapta kahvenin kafein kaynaklı yarattığı etkiler narkotik bir unsur zannedilerek Şeyhülislam tarafından yasaklanmıştır. İlerleyen süreçte bu hususta bir sorun kalmadığı anlaşılsa bile, kahvenin yarattığı sosyalleşme ve beraberinde gelen “dedikodu kültürü” Muhteşem Süleyman tarafından hoş görülmemiş; kahvehanelerin bu ortamının önüne geçmek için yasaklanmıştır. Fakat bürokrasi sınıfı ve halktan gelen büyük tepkiler neticede kahve yasaklarının kaldırılmasının önünü açmıştır.

3. Murad döneminde gelen kahve yasağı ise etkili olmak bir yana kahve satışlarının illegal yollarla gerçekleşmesine ve tüketimin azalması şöyle dursun artmasına sebep olmuştur. Kahveyi yasaklayan bir diğer padişah ise 4. Murad olmuştur. Kahvenin bu dönemde neden yasaklandığı sorusu ise kesinlik barındırmasa da dönemin duraklama devrine tekabül etmesinden kaynaklı, merkezi otorite sağlama çabası olarak bilinmektedir.

Kültürel Anlamda Osmanlıda Kahve Ve Kahvehaneler

Bir içecek olarak kahve, Osmanlı kültüründe önemli bir yer edinmekle kalmamış, siyasi ögeler üzerinde insanların fikir alışverişi yapmasına, öğrenmesine, sosyalleşmesine yol açmıştır. Kahvenin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki önemi, saraydan halka kadar geniş bir yelpazede hissedilmiş; Sultanlar ve devlet adamları, kahve içme geleneğini benimseyerek, kahveyi resmi toplantılarda ve özel davetlerde sunulan bir içecek haline getirmiştir.  Ayrıca, kahvenin sağlık üzerindeki olumlu etkileri de Osmanlı tıbbında kabul görmüştür. İlim ve bilime dahi bir etkisi olan kahvenin Osmanlı ile anılması ve Avrupa’ya bu noktadan yayılması müthiş bir olgudur.

Peki Osmanlı ve onun halkı için öve öve bitirmediğimiz kahve ve kahvehaneler başka neye sebep olmuştu?  İmparatorlukların kaderi günü geldiğinde yıkılmak bile olsa, Osmanlı ve Türk kahve kültürünün bu noktada yollarının kesişmemesi mümkün müydü? 19. Yy. tüm dünyanın Avrupa’nın kalbinden yükselen milliyetçilik akımlarıyla çalkalandığı bir dönemdi ve bu dönemde Osmanlı kahvehaneleri, kahve içmek için bir araya gelen milliyetçi azınlık liderleri ile dolup taşıyordu.

Yüzyıllardır, orta şekerli, bol telveli kahvelere, farklı halk ve milletlere, günlük sohbetlere ev sahipliği yapan kahvehaneler artık; sade ve acı kahvelere, bağımsızlıklarını ilan etme isteği ile kural tanımayan marjinal gruplara, kahvelerinden birer yudum alıp, Avrupa siyasi tarihinden dem vuran gözü dönmüş isyancıları ağırlar olmuştu.

Günün sonunda, imparatorluğun altın varaklı kapılarından geçerek Payitaht mutfağının en üstünden; yırtık hırkası ile süt satan çiftçinin mutfak tezgâhına kadar tüm imparatorluğun sevgilisi olan Türk kahvesi, imparatorluğun yıkılışına da tanıklık edecek kadar uzun süre tarih sahnesinde kalmayı başarmıştır.

Günümüzde artık ne muhteşem padişahlar ne de imparatorluklar var elbette. Ama muhteşem Türk Kahvesi zamansız bir lezzet olduğunu bize daima hatırlatıyor. Öyle bir içecek düşünün ki, kocaman bir imparatorluğu hem şahlandırsın hem de onu yıksın.

Yazarımız Ayşenur Polat’ın kaleminden.

3 Yorumlar

Emre 25 Temmuz 2024 - 16:33

Ne kadar güzel bir blog yazısı olmuş. Blog yazarınız Ayşenur Polat’a bu bilgilendirici yazıdan ötürü çok teşekkür ederim.

Yanıtla
Ramazan Arslan 25 Temmuz 2024 - 16:54

Harika bir yazı olmuş

Yanıtla
Nazlıhan 25 Temmuz 2024 - 17:16

Bilgilendirme için teşekkür ederim. Diğer blog yazılarınızı heyecanla bekliyorum .

Yanıtla

Yorum bırakın

İlgili Paylaşımlar