Anasayfa » Turkish Coffee Lady Gizem Şalcıgil White ile Röportaj

Turkish Coffee Lady Gizem Şalcıgil White ile Röportaj

admin

Turkish Coffee Lady unvanına sahip hem ülkemizi hem de Türk Kahvesini tüm dünyaya tanıtmayı ve duyurmayı kendine görev edinmiş Gastro-diplomasi Uzmanı Gizem Şalcıgil White ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

 Gastro-diplomasi nedir? Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri Belgeseli ve daha fazlası röportajımızda sizi bekliyor. Lafı çok uzatmadan röportajımıza geçelim…

Gizem Şalcıgil White Kimdir?

Türk Kahvesi Hanımı Gizem Şalcıgil White, Türk-Amerikalı bir anne ve benzersiz bir misyona sahip girişimcidir.

Gizem Şalcıgil White, 2009 yılından bu yana Türk kahvesi kültürünün iyi niyet elçisi ve ödüllü, kâr amacı gütmeyen Turkish Coffee Truck girişiminin ve Turkish Coffee Lady Vakfının kurucusudur. 10 yıldır gönüllü olarak Türk kahvesi kültürünü Amerika’da ve yurtdışında tanıtıyor. American Turkish Association of DC’nin (ATA-DC) kendini işine adamış bir gönüllü ekibinin desteğiyle, Turkish Coffee Truck girişimi 2012’den beri kahve sohbetleri aracılığıyla kültürler arasında köprü kuruyor.

Bu kültürel diplomasi girişimi aracılığıyla ABD ve Avrupa’da 30.000’den fazla insanın Türk kahvesi ilk kez tanışmasını sağladı

Gizem’in eşi benzeri olmayan kültürel diplomasi projesi, The Washington Post dâhil olmak üzere önemli uluslararası yayınların manşetlerinden biri oldu. , Washingtonian, PRI/BBC ve hayranları ona “Türk Kahvesi Hanımı” demeye başladı. 2015 yılında JCI tarafından “Türkiye’nin En İyi Genç Üstün Kişilerinden” biri olarak onurlandırıldı. Turk of America dergisi de Mart 2016’da onu “40 Yaş Altı 40 – En Etkili Türk Amerikalı” arasında ödüllendirdi. 2017 yılında ortaklarının ve özverili çalışanlarının desteğiyle ABD’deki ilk ve tek otantik Türk kahvesi zincirini başlattı.

İlk Kahve Yolculuğunuz Nasıl Başladı?

Bir sosyal girişimci olarak, 13 yılı aşkın süredir toplumlar arasında kültürel arası köprüler kurarak Türk kahvemizi yurtdışında daha etkili tanıtmayı kendime misyon edindim. 2009 yılından beri, ABD’de ve yurtdışında Türk kahve kültürümüzü tanıtıyorum ve uluslararası gastrodiplomasi çalışmaları yürütüyorum.

Türk kahvesi 500 yıllık bir Türk markası ve ülkemizi küresel alanda temsil eden çok önemli bir kültürel mirasımız. Ancak, dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip olan bu kültürümüz yurtdışında yeterince bilinmediği için hala keşfedilmeyi bekleyen bir cevher. Bu nedenle, kahve sohbetleri aracılığıyla kültürel etkileşim sağlamak adına bugüne kadar birçok proje geliştirdim. 2009 yılında uluslararası ve sanal bir Türk kahve evi olan Turkayfe.org isimli sosyal iletişim ağını kurdum. 2011 yılında Washington DC ve New York’ta “Türk Kahvesi Kültürü: 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla ve Ötesine” temalı seminerler başlattım.

2012 yılında kar amacı gütmeyen Gezici Türk Kahvesi Evi (Turkish Coffee Truck) girişimini başlattım. Gönüllü bir ekip ve ufak bir bütçe ile hazırladığımız kahve kamyonumuz ile 2012-2016 yılları arasında Amerika, Hollanda, Belçika, Fransa ve Kanada dâhil olmak üzere altı ülke ve on dört şehri karış karış dolaşıp 30 binin üstünde kişiye Türk kahvesi ikram ettim. Önde gelen üniversitelerde geleceğin liderleri öğrencilere yönelik Türk kahvesi sunumları yaptım, Amerikan Kongresinden dostlukları pekiştiren projemize ilişkin resmi onur belgesi aldım.

Senelerdir Türk kahvesini tanıtmam nedeniyle Amerikalı takipçilerim bana “Turkish Coffee Lady” ismini vermişlerdi.  Kültürel çalışmalarımız ABD’nin önde gelen Washington Post gazetesinde geniş şekilde yer aldıktan sonra “Turkish Coffee Lady” bir marka olarak bilinmeye başladı.  2017’de ilk firmamı, 2020’de de Turkish Coffee Lady Vakfı’nı kurdum.

Aynı yıl, Washington DC Belediyesi’ne ‘5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü’nü resmi olarak kabul ettirmeyi başardık. Nihai amacım, Türk kahvesinin yurtdışında hakettiği değeri görmesi ve kahve denilince Türkiye çağrışımı yapmasını sağlamak. Özellikle, kahve kültürünün bizim topraklarımızdan dünyaya yayıldığına dikkat çekmek istiyorum. Türk kahvesinin bir dünya markası olacağına inanıyorum.

Turkish Coffee Truck Projesini Detaylıca Anlatır mısınız? Proje Boyunca Neler Yaşadınız?

Türkiye’nin dünya ekonomisinden daha fazla pay alan güçlü bir ülke olması için dünyaya olan katkılarını vurgulaması gerektiğini düşünüyorum. Bugün birçok dünya markasından çok daha önemli bir kültürel değerimiz var. Türk kahvesi dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi ve 100 milyar dolar değerindeki kahve sektörünün oluşmasına 500 yıl önce önayak olmuş. Yeni nesillerimizin geleceğini inşa etmek için 16. yüzyılda Türkler tarafından geliştirilen bu pişirme yönteminin ve geleneklerinin tarihsel değerini dünyaya daha etkili şekilde anlatmamız gerekiyor.

Bu nedenle, 2009 yılında bir grup gönüllü çalışma arkadaşım ile beraber Türkiye’nin ilk dijital kahve evi olan Turkayfe.org’u kurduktan sonra, 2012 yılında kâr amacı gütmeyen ve dünyada örnek gösterilen bir kültürel diplomasi girişimi olan “Gezici Türk Kahvesi Evi – Turkish Coffee Truck” projesini başlattım.

Sekiz yıl boyunca, Kurukahveci Mehmet Efendi başta olmak üzere, Kültür Bakanlığımız, ATA-DC Derneği, diğer sivil toplum örgütler ve toplum üyelerimizin destekleriyle ABD’nin başlıca şehirleri olan Washington DC, New York City, Boston, New Haven, Paterson, Baltimore ve McLean’in yanısıra, Avrupa ve Kanada’yı şehir şehir dolaşarak 30,000’i aşkın kişiye Türk kahvesi tattırdık.

Yabancı basında Washington Post, BBC, ve Türk medyasında genişçe yer alan söz konusu proje 2012 Mayıs ayında ABD Kongresi tarafından da kahve sohbetleriyle ülkeler arasındaki dostlukları pekiştiren bir proje olarak onurlandırıldı ve resmi kayıtlara geçti. 2013 Mayıs ayında ise, Hollanda, Belçika ve Fransa’yı kapsayan bir tanıtım turu daha düzenledik. Bu tur çerçevesinde merkezi noktalar haricinde seçkin üniversiteleri ziyaret ettik, Brüksel’de NATO genel merkezi, Toyota Avrupa yönetim merkezinde ve T.C. Avrupa Birliği Daimi Temsilciliği’nde kahve ikramları gerçekleştirdik. 2016 yılında da Kanada’nın Toronto şehrinde bir haftalık bir turne gerçekleştirdik, ziyaret ettiğimiz tüm bölgelerde beklediğimizin üzerinde bir ilgi gördük, nereye gittiysek aracımızın önünde uzun sıralar oluştu.

En son 2019 Eylül ayında çok değerli bir ekip ile ‘Türk Kahvesinin Evrensel Yolculuğu” temalı bir kahve kültürü tanıtım turu gerçekleştirdik.  Milli mirasımız olan Türk kahvesini sanatla bağdaştırarak tanıtmayı amaçladık. ABD turnemiz kapsamında, mikro sanatın dehası olarak bilinen ünlü minyatür sanatçısı Hasan Kale, Nişantaşı Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. Göknur Akçadağ, gastronomi uzmanı Cenk R. Girginol ve yazar Ahmet Şerif İzgören’in çeşitli kültürel ve sanatsal sunumları aracılığıyla New York City’den Baltimore’a, Virginia’dan New Jersey’e kadar binlerce kişiye Türk kahvesi ziyafeti yaşattık.

2009 yılından beri hedefim, 500 yıllık kültürel mirasımızın hikayesini gastro-kültürel diplomasi aracılığıyla halktan halka iletişim ile anlatabilmek ve kahvemizi yabancı toplumlara daha ulaşılabilir hale getirmek, çünkü potansiyelini tüm bu turlar sırasında birebir gözlemledim ve bu kültürel deneyimi yaşamak isteyen tüketicilerle buluşmasını sağladığımda beklediğimden daha büyük bir talep olduğunu bir anlamda pazar araştırması yaparak anlamış oldum.

Yaşadığınız En Büyük Sorun Neydi Bu Proje Sürecinde?

Kamyonların farklı ülkelerdeki lojistiklerini, yiyecek içecek dağıtım operasyonlarını ve tanıtım turlarını planlarken bir çok sorunla karşılaştım. Ama beni en çok zorlayan konular, Türk kahvesinin taşıdığı katma değere ve potansiyeline inanmayan kişilerle karşılaşmak ve bir kadın girişimcinin başarabileceklerini kabul etmek istemeyen kurumlarla mücadele etmekti.

Kahveyi, ham maddesi topraklarımızda üretilmediği için kahveyi önemli bir ticaret alanı olarak görmüyoruz, halbuki İtalya’da ham maddeyi üretmemesine rağmen şu anda dünyanın %80’ine espresso kahvesini içiriyor. Artık ülkeler kültür ihracatı yaparak yurtdışı pazarlara açılıyorlar, Belçika’da topraklarında kakao yetiştirmeden tüm dünyaya çikolata satabiliyor.

Ülkede yıllık 50 milyar avroluk gelir getiren bir sektör var. Bizim de ülke olarak kahvemizi kültür turizminin ötesine geçirip kültürel alışverişe zemin hazırlayarak kahvemizi ABD’ye ve dünyaya ihraç etmemiz için doğru zaman bu zaman, kahve kültürümüzün katma değerini anlamalı ve tarihsel önemini dünyaya daha fazla anlatmalıyız.

Bize Gastrodiplomasi Kavramından Ve Etkisinden Kısaca Bahsedebilir Misiniz?

Türk kahvesini ve gastronomisini daha etkili tanıtmak, markalaştırmak ve ülkemizin ekonomisine katkıda bulunmak “gastro diplomasi/mutfak diplomasisi” ile mümkün. Günümüzde ülkelerin imajının bilinirliğinin arttırılması için halktan halka iletişim artık daha da büyük önem taşıyor. Kültürel alışverişe zemin hazırlayan “gastro diplomasi” anlayışıyla, toplumlararası köklü ilişkilerin kurulması ve yabancı toplumlar nezdinde algıların şekillenmesi kolaylaşıyor.

Gastrodiplomasi kavramını 2012’de ilk kez ortaya çıkaran Paul Rockover bir kamu diplomasisi uzmanı ve kendisi ülkelerin markalaşma süresinde gastro diplomasi çalışmalarının stratejik bir önem taşıdığını savunuyor, çünkü mutfak sanatları farklı milletten insanları bir araya getiren eşsiz bir katalizör. Rockower’a göre, kültürlerarası etkileşim yemek kültürleri ve mutfak sanatları aracılığıyla daha güçlü bir iletişime zemin hazırlıyor ve aynı sofrada farklı lezzetleri tadarken birbirlerini daha iyi tanımalarına vesile oluyor.

Bu bağlamda, uzman Rockower 12 yıl önce hayata geçirdiğimiz “Gezici Türk Kahve Evi/Turkish Coffee Truck” projesini bu alanda dünyanın sayılı ve başarılı örneklerinden biri olarak lanse etti ve makalesinde Türk kahvesi kültürünü kar amacı gütmeyen bu girişimimizle yabancı toplumlara yaratıcı ve özgün bir şekilde ülkemizi tanıtmayı başardığımızı vurguladı. Çünkü çok zengin bir mutfak kültürüne sahip ülkemizi globalde daha etkili şekilde tanıtmak “gastro diplomasisi” ile mümkün.

Özellikle Türk kahvesi gastro diplomasinin kalbinde yatıyor, çünkü yüzyıllardır barış, sevgi, misafirperverlik ve dostluk mesajlarını taşıyan bu kültürel miras asırlar boyu toplumsal ilişkileri şekillendirmiş. Biz de toplum olarak, dünyaya kattığımız bu eşsiz değere daha çok sahip çıkmalıyız.

2012 yılından beri ‘Gezici Türk Kahve Evi” ile dünyayı gezerken gastro diplomasisi aracılığıyla yabancı toplumların zengin kültürümüzü daha yakından tanıyıp kültürümüze değer verdiğini birebir tecrübe edindim ve Türk kahvesi kamyonları ile bunu dünyanın her bir köşesine ulaştırmayı hedefliyorum. Peru ve Tayland örneklerinde olduğu gibi gastro diplomasi çalışmalarımızı nitelikli turistleri ülkemize getirmek ve mutfağımızın zengin özelliklerini yerel kültürel sunumlarla birleştirerek uzun vadeli bir stratejiye dönüştürmeliyiz. Rekabetin çok yoğun olduğu turizm sektöründe Türkiye’yi diğer ülkelerden farklılaştıracak ve turistlere daha cazip gelecek bir kültürel deneyim destinasyonu olarak konumlandırabiliriz.

Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri Belgeselinin Çekim Kararını Nasıl Aldınız?

Bugün dünyanın kalbine giden yol kahveden geçiyor. Ancak, günde 400 milyon adet kahve tüketilen Amerika’daki kahve zincirlerinin menüsünde Türk kahvesi yer almıyor. Neden? Çünkü kahvenin ve günümüzde çok popüler olan kahvehane kültürünün İstanbul’dan yayıldığını hem toplumumuza hem de dünyaya anlatmakta çok geciktik.

Eğer bizler Türk kahvesinin asırlar boyu süregelen kahve kültürümüzü koruyamazsak yoğurt, döner, baklava, cacık gibi bir çok kültürel değerimiz gibi onu da kaybetmemiz an meselesi. Bu bağlamda, genç neslimizin kültürel miraslarımızı korumasının ve dünyaya tanıtılmasının önemini anlaması büyük önem taşıyor.

Bu nedenle, 500 yıllık bir kültürel miras olan Türk kahvesinin dünyaya kattığı değer hakkında farkındalık yaratarak kültürümüzün yurtdışında daha fazla değer görmesi için vakıf olarak bir belgesel hazırlamaya karar verdik.

Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri Tanıtımı

Yabancı kamuoyuna Türk kahve kültürü ve değerleri ile ilgili yeni ve heyecan verici bir hikaye anlatmak amacıyla, “Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri: Başlangıç” belgeselini mikro sanat ustası Hasan Kale’nin değerli katkılarıyla, Türkiye’nin sekiz bölgesinden farklı sunum ve hikayeleri ile zenginleşen çekimlerle hayata geçirdik. Bir gastro diplomasi girişimi olan bu belgesel aracılığıyla, tarihin ilk kahve pişirme yöntemi olan Türk kahvesinin dünyayı 500 yıl önce nasıl değiştirdiğini ve Anadolu’da yüzyıllardır yaşayan farklı kahve kültürlerinin birbirinden ilginç hikâyelerini yabancı toplumlara aktarmayı amaçladık. Brokoli Yapım ve Karen Yapım işbirliğinde hayata geçirilecek olan bu yapımın çekimleri, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Ege, Kapadokya, Safranbolu, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirildi.

Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri: Başlangıç” projesini, Arzum OKKA, Türk Hava Yolları, Kütahya Porselen ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı ana sponsorluğunda, Türk kahvesinin eşsiz hikâyesini 2022 yılında ABD’nin sekiz ayrı eyaletinde yapılacak kültürel etkinlikler ve mikro sanat dehası Hasan Kale’nin canlı gösterileri kapsamında aktarmayı hedefliyoruz. Kahve kültürünün İstanbul’dan Avrupa’ya, sonra dünyaya nasıl yayıldığını Amerikalı kahve severlere anlatmaya hazırlanıyoruz

Bu Süreçten Sonraki Planlarınız Neler?

Belgeselimizi hazırlarken ülkemizin zengin kahve kültürünü tekrar deneyimleme şansım oldu, Türk kahvesinin 500 yıllık hikâyesini anlatmanın yanı sıra asıl nihai amacım Türk kahvesini ulaşılabilir kılmak; çünkü bu katma değerli ürün Amerika’da alışveriş merkezlerinde, havaalanlarında, restoranlarda ve otellerde ve hatta diğer kahve mağazalarının menülerinde bile yer almıyor. Hâlbuki büyüyen pazar yeni ürünler ve sunumlar arayışındayken Türk kahvesinin pazar payını arttırması için büyük bir atılım yapılabilir.

ABD Ulusal Kahve Birliği’nin 2018 raporuna göre; genç nüfus gurme kahve trendinin büyümesinde etkili bir rol oynuyor. Müşteriye özel bir deneyim yaşatan ve yüksek kalite hizmeti sunan konsept kahve mağazaları da özel yapım kahve (specialty coffee) menüleri ile pazarda paylarını arttırmakta.

Biz de Turkish Coffee Lady markası ile eşsiz Türk kahve kültürünü ziyaretçilere sunarak ve yerel pazarda şubeleşerek kendi otantik ürünlerimizi geliştirdik.

Pandemi ile değişen ortamda paket kahve satışları her gün giderek artarken, Turkish Coffee Lady Amerikan damak tadına uygun hazırlanmış sekiz değişik aromalı özel gurme kahve ürünleri ve Türkiye’nin hazinelerinin ismini taşıyan harmanları ile “milennials” yani Z kuşağı dediğimiz genç nüfusu hedefliyoruz.

Kültürel alışverişle toplumsal ilişkileri güçlendiren, Türk kahvesi kültürümüze değer katan ve kadın girişimciliğinin bir örneği olan bir dünya markası yaratmak istiyoruz.

Tüm Dünyaya Hem Türkiye’yi Hem De Türk Kahvesini Tanıtmak Nasıl Bir Hissiyat?

Bir sosyal girişimci olarak, bu insiyatif aracılığıyla Türk kültürünü yurtdışında en iyi şekilde temsil etmekten büyük gurur duyuyorum. 2005 yılında yüksek lisans eğitimi için geldiğim Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye’nin yurtdışında yanlış ve eksik tanındığını fark edince, kendimi dünyada giderek önem kazanan ülke markalaştırma alanında geliştirmeye karar verdim.

Türkiye, yabancılarda olumlu veya olumsuz birçok farklı algı yaratıyordu. Boston’a ilk taşındığımda bir Amerikalının Türkiye’nin Massachusetts eyaletinin neresinde olduğunu sorması belki de hayatımda bir dönüm noktası oldu. Kültürler arası bir köprü öğesi olarak türk kahvesini seçtim, çünkü Amerikalılar sabah kahvelerini çok seviyorlar, bizim de 500 yıllık bir kahve kültürümüz var, her iki toplumu bu ortak paydada buluşturarak kültürel diyalog oluşmasını sağlıyorum.

Bundan tam beş yıl önce değerli ortağım Ahmet Şerif İzgören ve ekibimizle beraber Amerika’daki ilk otantik Türk kahvesi zincirini “Turkish Coffee Lady” marka ismi altında başlattık. Bir anne girişimci olarak, bu insiyatif aracılığıyla Türk kültürünü yurtdışında en iyi şekilde temsil etmeyi ve diğer kadın girişimcilere destek vermeyi amaçlıyorum. Ayrıca, dünyanın ilk kahve diplomasisi vakfı olan Turkish Coffee Lady Vakfı’da 2020 yılında başkent Washington DC’de kuruldu.

 Bu girişim aracılığıyla, Türk kahvesinin markalaşması konusunda öncü çalışmalar yaparken, kadın girişimcilerimizi yurtdışı pazarlarda cesaretlendirmeyi ve mentörlük programlarımızla destek olmayı da hedefliyoruz. Turkish Coffee Lady olarak vizyonumuz, Türk kahvesinin yurtdışındaki yüzü olmak ve kadın girişimciliği ile Türk kahvesinin gastronomik marka değerini arttırmaktır.

Son Olarak Turkish Coffee Lady’nin Size Bir Mesajı Var

500 yıllık eşi benzeri olmayan kahve kültürümüzü koruyalım ve yaşatalım. Bu önemli kültürel mirasımızın toplumumuzda görkemli bir yeri var, ama tarihsel olarak önemi az biliniyor. Türkiye tanıtım broşürlerinde hep şöyle yazar: “Kahveyi Avrupa ile Türkler tanıştırdı. Biz toplum olarak bundan dolayı gurur duyarız, ama o cümleye bir nokta koyarız, hikâye orada bitirilir. Oysaki asıl hikâye ondan sonra başlıyor.

Tarihteki ilk kahvehane de 1554’de İstanbul’da açılmış. Aslında, 16. yüzyıldan beri dünyaya yayılan ve bugün 100 milyar dolarlık değere ulaşan kahve sektörünün başlangıç noktası bizim topraklarımız. Dünyaya kahve kültürümüzün gücünü hissettirelim. Bu önemli değerimize daha fazla sahip çıkarsak uzun vadede ülkemize ve gelecek nesillerimize ekonomik ve sosyal alanda büyük bir dönüş sağlayabilir, Türkiye markasının büyümesine hep beraber katkıda bulunabiliriz.

Yorum bırakın

İlgili Paylaşımlar